Lauren Weisberger’in aynı isimli romanından uyarlanan Şeytan Marka Giyer, bundan tam 17 yıl önce vizyona girdi. “Bu iş için milyonlarca kız canını verir” repliğiyle hafızalarımıza kazınan The Devil Wears Prada veya Türkçeye uyarlanmış haliyle Şeytan Marka Giyer, bir film olarak sinematik bir başarıdan ziyade gerçek bir popüler kültür ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Peki, bir film nasıl oldu da bu kadar ikonikleşti? Moda markaları için bu yapım nasıl bir kabusa dönüştü? Gelin, beraber inceleyelim.
Meryl Streep ve Anne Hathaway‘in başrollerinde olduğu Şeytan Marka Giyer, Runway isimli bir moda dergisinde geçen olayları konu alıyor. Vogue’dan esinlenen Runway‘de işe başlayan Andrea (Anne Hathaway), derginin yöneticisi ve moda dünyasının en güçlü kadınlarından Miranda (Meryl Streep)’nın asistanlığını yapmaktadır. Kendini bir anda moda dünyasının vahşi oyunlarının içerisinde bulan Andrea, bir yandan Miranda ile sağlıklı bir ilişki kurmaya çalışırken öte yandan özel hayatını ayakta tutmaya çalışmaya çalışır.
Anna Wintour’dan esinlenilen Miranda Priestly karakteriyle bugün hala adından söz ettiren Şeytan Marka Giyer, 2000’lerin en ikonik filmlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Moda dünyasının egolarla dolu ve zorlu yollarını seyirciye gösterişli bir şıklık çerçevesinde aktaran film, aynı zamanda pazarlama alanında üstüne analizler de yapılan bir vaka örneği. Öyle ki kitap daha bitmeden filme uyarlanması konusunda 20th Century Fox’un tüm yayın haklarını aldığı film, 2000’li yılların en karlı beyazperde anlaşmalarından biri. Film, tüm dünyada 320 milyon doların üzerinde gişe yaparken 100 milyon dolar değerinde ise DVD sattı. Prodüksiyon başta olmak üzere geri kalan tüm maliyetleri düştüğümüzde net kar üzerinden, filmin gerçek bir altın madeni olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Film her ne kadar moda markaları için paha biçilemez bir reklam alanı gibi görünse de gerçekler pek de düşündülüğü gibi olmadı. Bariz bir şekilde Anna Wintour üzerinden endüstriye bir eleştiride bulunan film, moda markalarının da aynı çekimserlikle yapıma yaklaşmasına sebep oldu. Öyle ki DailyMail’dan Erica Tempesta’nın 2021 tarihli haberine göre Hollywood’un en ünlü kostüm tasarımcılarından ve filmin stilisti Patricia Field, film için 150 parça lüks kıyafeti zar zor topladı. Baş karakterlerin gardıropları için hazırlanan bu 150 parçanın en lüks markaların en iyi koleksiyonlarından seçilmesi gerekirken hiçbir marka reklamını yapmak adına bu iş birliğine yanaşmadı. Tempesta’ya göre bu, markaların Anna Wintour’dan korktuğu için onun tepkisini çekmemek adına yanaşmadığı bir teklifti. Öyle ki sektörün en devleri bile ürünlerinin promosyonunu filmde yapmak istemedi. Hal böyle olunca prodüksiyon bütçelemesinde 100 bin dolar olarak belirlenen kostüm harcamaları, 1 milyon dolar rakamına ulaştı. Chanel’den Zac Posen’e birçok tasarımcının kıyafetlerinin kullanıldığı filmde, Miranda karakterinin asla Prada giymemesi de ilgi çekici noktalardan biri. Anna Wintour’ın ise filmin prömiyerinin yapıldığı galada baştan aşağı Prada giymesi, bu güç savaşını daha da keskin bir şekilde anlatıyor.
Bugün hala Sex and The City ile birlikte modayı ele alan en iddialı yapımlardan biri olan Şeytan Marka Giyer, popülerliğini gün geçtikçe artırmaya devam ediyor. Endüstrinin, daha doğrusu endüstride var olan kişilerin ego oyunlarını ele alan yapım başarılı senaryosu, büyüleyici kostümleri, muhteşem oyunculukları ve ikonik diyaloglarıyla Anna Wintour’ın ve onunla birlikte de moda dünyasının uykularını kaçırmaya devam edecek gibi görünüyor.